27 Kasım 2009 Cuma

Pegaus Rezilus Havayolları



İyi Bayramlar :)))



Güzellik, birlik, beraberlik dolu, her zaman bir öncekinden daha güzel ve mutlu bir Bayram diliyorum.
Bu bayramın da sana ve ailene mutluluk ve neşe getirmesini diliyorum...
İyi bayramlar!

25 Kasım 2009 Çarşamba

19 Kasım 2009 Perşembe

Hoşgeldin Minicici :))

Bu aralar gündemim çok dolu her Pazar bi aktivitemiz var. Geçen Pazar Minicici açıldı. Önümüzdeki Pazar annem evleniyor. Ondan sonraki Pazar Bayram. Geçmiş Pazar’ı anca anlatabileceğim çünkü pazartesi günü bütün gün yayıldım. Salı annemin ihtiyaçlarını tamamladık. Çarşamba günü Taksim’deki Mango’dan annemin nikahında giyeceğim cicilerimi aldım. Akşamda baygın baygın yattım. Taksim Mango’yu anlatmam ayrı bi hikaye olur.
Pazar günü Minicici dans kostümleri dükkanımızı Maltepe’de açtık. Çok cicili bicili bi dükkanımız var artık. Dükkan demek kaba ama ne diyeceğimi bilemedim, biraz İngilizce olacak ama Showroom diyeyim barı. Daha moderen olsun :))

Annemle(kayınvalidem), ablamın(görümcem) uzun uğraşlarından sonra en sonunda emekleri gerçeğe dönüştü. Erkekler için daha kreasyon çalışması başlamadığı için renk renk takım elbiseler ve yelekli takımlar almışlar. Kravatlar ve kemerler zaten çok tatlı.

Ama kız çocuklar daha şanslı galiba, çünkü kızlar için rengarenk çeşit çeşit elbiseler. Biz küçükken değil peri kıyafetimiz olmasını, perileri rüyamızda görüyorduk. Gelinlik ve meyve perileri için seri halde üretim yaptırmışlar ama internet üzerinden bulunan özel modelleri de annem dikiyo. Bi arı kostümü vardı ki bayıldım bayıldım. Bir de kırmızı yeşil yakalı uzun bi elbise dikmişti annem. Ben dedim çilek, Mert dedi biber kim neye çekerse artık.

Çok yakında ablam bütün ürünleri internette de sergilemeye başlayacak. www.minicici.com , O zaman da burada anlatırım. Showroomumuz Maltepe’de minibüs caddesi üzerinde Evkur karşında Maltepe Pasajı var. En sağ köşedeki ufak ama çeşitli (nar gibi; pazardan aldım bi tane eve geldim bin tane misali) showroomumuza herkesi bekliyoruz.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Cumartesi Misafirlerimizi Ağırladık..

Bu hafta çok yoruldum. Hafta sonu daha da yoğun geçti. Mert’in çalışma arkadaşı (darısı başıma) eşiyle birlikte cumartesi akşamı yemeğe geldiler. Dedim süper tam blogum için süper organizasyon. Süper yemekler yapar resimlerini çeker, yemeklerimin tariflerini koyarım diye düşündün. Temizlikti yemekti derken akşam işleri ucu ucuna yetişti. Bütün yemekler yendi, çay tatlı servisi bitti, misafirlerimiz gitti aaa dedim bu akşam bol bol resim çekecektim diye. Resimsiz de olsa yemeklerimi anlatmak istiyorum çünkü çok lezzetli oldular. Ama her şeyden önemlisi misafirlerimiz gittikten sonra Mert’in “Aşkım seninle gurur duyuyorum.” demesiydi.
Geçen hafta yemek hazırlarken, her akşam “yemekteyiz” programını izledim. Artık katılımcıların ev sahiplerine yaptıkları edepsizlikler beni etkilediyse Cuma akşamı rüyamda “yemekteyiz” deydim.

Menüm basit – kimyonlu mercimek çorbası – soslu fırında tavuk – fırında soslu patates – patlıcanlı pilav – ıspanaklı rulo börek –meyveli puding, rüyada karmaşık olan patlıcanlı pilavı hazır harçla yaptım; Mert’in arkadaşı çatal ucuyla pilavdan alıp “patlıcanları bu kadar küçük nasıl hazırladınız hazır sos değildir inşallah” diyor. Eyvah diyorum ne açıklayacağım hazır sos olduğunu açıklıyorum. Masadakiler başlıyor cık cıklamaya. Meyveli pudinge geliyor sıra bu sefer eşi soruyor. Bu puding hazır mı nasıl yaptım diye soruyor bende hazır demiyorum başlıyorum azıcık nişasta azıcık süt diye saçmalamaya.

İşin özü bunların hiçbiri olmadı. Yemekler çok güzel olmuştu ve herkes çok beğendi.
Bende ille tarif koymak istediğim için meyveli pudingim tarifini vereceğim.


2 RENKLİ MEYVELİ PUDİNG


2 paket vanilyalı puding
3,5 bardak süt (puding paketinin arkasında yazana göre)
İstediğiniz bir meyve suyu ben vişne kullandım hafif likör tadı verdi.
3,5 bardak vişne suyu (puding paketinin arkasında yazana göre)
Bebe bisküvisi
İstediğiniz kadar üstüne koymak için çikolata
Yapılışı:
1 paket pudingi sütle, 1 paket pudingi meyve suyuyla yapıyoruz. Önce sütle hazırladığımız pudingi kabımıza döküyoruz araya bisküvilerimizi diziyoruz. Sonrada meyve suyuyla hazırladığımız pudingi döküyoruz. Üstüne de ufaladığımız çikolatalarımızı serpiyoruz.
Tatlımız hazır afiyet olsun.

P.S.: ehhee merhaba ben mert yazarken açık bırakmıştı araya bir gireyim dedim yemekler gerçekten çok güzeldi .

13 Kasım 2009 Cuma

“Mutlu olmak varken, bu dünyada…”


Mutluluk… Türkçe kökenli kelimelerde başta yer alan ‘m’ sesine rastlanmıyor. Dolayısıyla ‘mutlu’ kelimesinin Türkiye Türkçesi dışında bir örneği bulunmuyor. Ancak anlamdaşı olan ‘bahtiyar’ Farsça kökenli olup aynı İzlanda kökenli İngilizce karşılığı ‘happy’ gibi “şansı yardım eden, talihli” anlamına geliyor. Buna göre mutluluk için tesadüfidir ve tarif edilemez denebilir mi? Nassim Taleb Fooled by Randomness (Tesadüfilikle kandırılmış) adlı çok satan kitabında mutluluktan tam olarak böyle bahsediyor. Bilgeliği ve mutluluğu tartışma götürmez Dalai Lama ise ‘Mutluluk Sanatı’ adlı kitabında gerçek mutluluğa ancak beynin eğitilmesiyle ulaşılabileceğini söylüyor. Harvardlı psikolog Dan Gilbert da daha mutlu olabilmek için beyinlerimizi eğitebileceğimiz görüşünde.
Peki, çabalayarak mutlu olmak gerçekten de mümkün mü? MIT Sloan’da ve Brown Üniversitesi’nde beyin bilimi üzerine çalışan Jeffrey M. Stibel iş dünyasında sıkça rastladığımız asık suratlıları mutlu insanlar haline getirmenin mümkün olduğunu düşünüyor. İşte iş yerinde mutluluk için Stibel’den yedi basit öneri…

1- Gülün: Gülmenin mutlulukla doğrudan bir ilişkisi var. Bu ilişki bir korelasyonla başlamış olabilir ancak beyin zaman içerisinde ikisi arasında bağlantı kurdu. Bana inanmıyorsanız şunu deneyin: Yüzünüze kocaman ve güzel bir gülücük oturtun ve negatif bir şey hakkında düşünmeyi deneyin. Ya gülmeyi bırakacak ya da olumsuz düşünceyi aklınızda tutmayı beceremeyeceksiniz.
2- Endişelenmeyi bırakın: Endişe insanlığın en iyi özelliklerinden biridir. Öngörü, planlama ve tahmin yeteneğinin arkasında bu duygu yatar. Endişeleniriz çünkü henüz gerçekleşmemiş bir olay belirsizdir ve endişe duygusu o işi nasıl ele alacağımızı düşünmeye başlamak için bizi teşvik eder. Sorun örneğin ekonominin gidişatı gibi kontrolümüz dışında gelişen olaylarla ilgili çok fazla endişeleniyor olmamızda. Ruhsal birçok hastalığın tetikleyicilerinden biri de endişe. Bugünlerde endişelenecek çok konu olduğu bir gerçek. O yüzden derin bir nefes alın ve küçük şeylerle ilgili endişelenmeyi bir kenara bırakın.
3- Mola verin: Özellikle gelişmiş ülkelerde insanlar çok fazla çalışıyor. Fazla çalışmak çağın “bilgi işçileri” için ters tepen, amaca zararlı bir durum. Bu kişilerin bitkin düşecek kadar çok çalışması onlardan verim almaya çalışmanın en kötü yoludur. Mola vermek düşünüp taşınmak ve kendini dinlemek için iyi bir fırsat yaratır ve böyle zamanlarda en iyi fikirler, en derin içgörüler açığa çıkar. Öğle yemeklerinin mutlaka ofis dışında yenmesi konusunda ısrar ediyorum. Adına ‘siesta’ ya da mini tatil deyin, fark etmez. Tek başına bu bile daha mutlu insanlar yaratmak için oldukça işe yarıyor.
4- İşleri farklı yöntemlerle yapın: Birçok çalışan için sorunun bir parçası da can sıkıntısı ve bıkkınlıktır. Ofisten girdiğimiz andan itibaren defalarca aynı şeyleri yaptığımız bir rutine sıkışmış gibiyiz. İşleri farklı yollardan icra ederek heyecan ve hevesinizi yeniden kazanın. Her adımı öğrenmek, büyümek ve kendinizi zorlamak için atın. Daha fazla sorumluluk alın ve daha önce becerebileceğinizi tahmin bile etmediğiniz yeni bir şeyler yapmayı deneyin. Eğer sorumluluklarınız esnekliğe çok fazla müsaade etmiyorsa var olan sorumluluklarınıza farklı bir yaklaşım getirmeyi deneyin.
5- Yönetmeyi bırakın liderlik edin: Eğer yönetim ekibindeyseniz çalışanlarınızı motive ve teşvik etmenin yollarını bulmalısınız. Ama nasıl? Beyinlerini esnetin. Onlara daha fazla sorumluluk, karar verme gücü ve özerklik vererek ekibinizi güçlendirin. Kapsayıcı olun ve onları süreçlere dahil edin. Şirketin genelinde neler olup bittiğini çalışanlarınıza açıklayın ve onlara yaptıkları işin, şirketin genel operasyonunu nasıl etkilediğine dair daha geniş bir perspektif verin. 6- Delege edin: Küçülme dönemlerinin en yıkıcı ve ters tepen yan etkilerinden biri de korkudur. Çoğu yönetici kendilerini kullanım dışı bırakacağı korkusuyla kontrolü elden bırakmaktan korkar. Eğer böyle düşünüyorsanız çoktan devre dışı kalmışsınız demektir. Kontrol etmek fiziksel ve ruhsal sağlığınız için kötü olması yanında işin kendisi için de kötüdür. En iyi liderler kendilerinden daha iyi, daha akıllı ve yetenekli insanlarla çalışmayı tercih eder.
7- Eğlenin: Eğer yaptığınız işi beğenmiyorsanız o işi yapmayı bırakın. Hayat eğlenceyi bir kenara atmak için çok kısa. Sevdiğiniz işi yapmalı ve onu sevmekten vazgeçmeye başladığınız an başka bir işe yönelmelisiniz. Bu ekonomik ortamda bile eğer yaptığınız işte iyiyseniz ve üstelik o işi yüzünüzde bir gülümseme ile icra edebiliyorsanız her zaman sizi talep eden şirketler olacaktır.

http://www.isteinsan.com.tr/kisiselgelisim/mutlu_olmak_varken_bu_dunyada.html

10 Kasım 2009 Salı

İyi Ki Doğdun Pars :))




Dün ailemizin büyümüşte küçülmüş üyesi Pars Bey’in doğum günüydü. İyi doğmuş küçük beyimiz.

Annesi dediyse, pastası kesilirken şenlendi, oyuncakları açarken eğlendi, uçan helikopteri görünce dellendi, kıyafetler botlar bir kenara itelendi, uykusu gelince yatağa yollandı, güzel bir akşam da böylece sonlandı. Valla en çok dayısının aldığı uçan helikopteri beğendi. Gerçi dayısı adına ben almıştım ama gecenin yıldızı dayısı oldu. Hatta Mert helikopterle Pars’tan daha çok oynadı.

Pars'a ailesiyle ve bizimle nicce sağlıklı, mutlu, gülücüklerle dolu yaşlar diliyorum.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Congratulations Fuli!


Bugün biricik arkadaşım her şeyim Zuma oyununu bitirdim ve sildim. İnanılacak gibi değil ama bitirdim ve sildim. Mert bunu duyunca çok şaşıracak. Hırs yaptığım için her şeyi bırakıp saatlerce zuma oynuyordum.
Bitti. “Game Over” değil “Game Finished” oldu. Sildiğim için medeni cesaretimi takdir ediyorum.
Congratulations Fuli!

Artık Kilo Vermek Lazım


Giydiğim tek bi kotum var neden mi kilo aldığım için diğerlerine giremiyorum. Bi de büyük gelen kotum var ama kendimi ona alıştırmak istemiyorum. Çünkü nasıl olsa bol oluyor diye bu sefer yemeğe devam edip daha da kilo alacağım.
Cumartesi günü kayınvalidemler geldi. Akşam ananeme çaya gittik. Mert ‘le güzel giyinmeye karar verdik. Nedense kot giymeye karar verdim ama emektar kotumdan başka kot pantolonum olmadığı için ne giyeceğim derdim olmadı.
Geçen sene kendimle anlaşma yapmıştım; kilo vermeden acil ihtiyaçlar dışında kendime giysi almayacaktım. Sözümü tuttum ama kilo verme konusunda değil giysi almama konusunda.
Ay bi türlü sadette gelemiyorum. Neyse kot almak istiyorum ama para vermekte istemiyorum hem de kendime verdiğim sözü tutmak adına kilo verip de almak istiyorum. Bunun üzerine kafamda geçenleri değiştirerek Mert’e sundum. (Zaten her gün kendisi diyete girmem konusunda baskı yapıyor. ) “Aşkım yılbaşına kadar 5 kilo versem bana kot pantolon alır mısın?” dedim tatlı tatlı. O da sen 5 kilo ver 1 değil 2 pantolon alırım dedi. Bugün tartılacağım ve diyete başlayacağım. 2 ayda 5 kilo veririm gibi geliyor. Sonradan diyetten caymayayım diye bir de yaptırım koyduk eğer kilo veremezsem ben Mert e istediği bi şeyi alacağım. Yani her koşulda kilo vermek zorundayım yoksa sonuçta 2 kot için dimyata pirince giderken elimdeki bulgurdan olacağım.
Bakalım neler yapacağım. Hadi bana kolay gelsin.

8 Kasım 2009 Pazar

Sana Kek Yaptım.. (Mert'in Keki)


Bugün kocamla birlikte harika kek yaptık. Mert kek yapma mevzusuna bayıldı. Bana yardım ettiği için benim işim gayet kolay oldu. Kendisi sadece mikseri tuttuğu için, kek yapmanın çok çookk kolay bir olay olduğuna inanıyor. Gerçi mikseri tutmasaydı ben o kadar seri hareket edemeyecektim ve hızlı bi şekilde keki yapamayacaktık. Çok lezzetli bi kekimiz oldu tatmak için bi dilim aldıktan sonra bi dilim daha aldım. Ellerimiz sağlık.
Sizinle de kolay kekimizin tarifini paylaşmak istedik.

Mert'in Büyük Keki için;
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker+ 1 kaşık
1 su bardağı sıvı yağ
3 su bardağı un
1 kabartma tozu
1 vanilya
Yarım bardak süt
Geri kalan eklemeler size kalmış.
Biz istediğimiz kadar ceviz
Ve çikolata da ekledik.

Çoookkk ççoookkk lezzetli oldu. Bize afiyet olsun. Siz yapın size de afiyet olsun.

Not: Küçük kek yapmak isteseniz 1 yumurta ve çay bardağı ölçüsüyle yaparsanız lezzetli kekiniz hazır olur.

Kekinizi yaparken dinlemeniz için aşağıda Nil Karaibrahimgil'in şarkısının linkini yolluyorum.
http://fizy.com/s/123xcq

4 Kasım 2009 Çarşamba

Minicici'li Günler İçin Alışveriş


Çok şükür evimdeyim. Geldiğim gibi hemen ıslanmış pantolonumu ve çoraplarımı çıkardım. Hemen ısınayım diye de ocağa sütümü koydum. Şimdi sıcacık şekerli sütlü kahvemi yudumluyorum.

Bugün kesinlikle çarşıya alışverişe gitmek için uygun bi gün değildi ama pişman mıyım hayır hiç değilim. Yağmur altında ıslandım, sular seller olmuş yollarda yürüdüm ama çok güzel bi gün geçirdim. Peki, kızım sende aklı yok mu seçe seçe böyle yağmurun bardaktan boşaldığı bi gün seçtin derseniz valla günü ben seçmedim ablam seçti.

Maşallah maşallah ablacığım kısmet olursa ne zamandır niyet ettiği, inatla araştırdığı uğraştığı dükkanına kavuşuyor. Önümüzdeki günlerde çocuk kostümü dünyasına gözlerini açacak bir bebeği var. Bugün minicici’nin hazırlıkları için gittik çarşıya. Ben hala büyümemişim galiba, beni bırakın pembeli pembeli kıyafetler giyip bebeklerimle oynamak istiyorum. Ben de uğur böceği kanatları takmak ya da melek olmak istiyorum. Benim prenseslerden eksiğim ne. Bizim zamanımızda hiç yoktu böyle şeyler. Ben biraz geç doğmuşum. Bugün çocuk kıyafetlerine bakarken kızlar ne şanslı dedim. Gerçi erkek çocuklar içinde pek çok seçenek yok değil.
Ablama yeni işinde başarılar diliyorum ve darısı başıma diyorum.

3 Kasım 2009 Salı

Fal İle İş Bulmak


Anneme göre bir insan umutsuzluğa düşünce psikolog yerine falcıya gitmelidir. Hem daha ucuz, hem daha kolay, hem de daha zahmetsiz bir yöntem. Annem derki; İçim sıkıldığı zaman falcıya gitmeyi tercih ediyorum, bana kısa sürede umut veriyor. Hem karşılığında para verdiğim için birine maddi olarak destekte bulunduğumdan manevi olarak da rahatlıyorum,
Annem de faldan anladığı için tabi çevresinde de bu muhabbet çok dönüyo zaten bize gelip de kahve içip de fincan kapatmayan yoktur. Ama benim için hep aynı klişe laflar. (kahretsin her zamanda tutar!)

Neyse bu iş bulur muyum bulamaz mıyım stresimi tabi ki annemle de paylaşıyorum. Geçenlerde annemin kızlarından (annemin genç bütün arkadaşları onu kızıdır. Bi tanesini hatta ablam diye tanıtıyorum.) birinin aşk hayatı yolunda gitmiyormuş bunun üzerine annemden onu güvendiği falcılardan birine götürmesini istemiş. İşten çıkıp düşmüşler yollara. Kızı geleceğini dinledikten sonra sıra gelmiş anneme. Annem şu sıralar aşk hayatının zirvesinde olduğu için (22 Kasım’da evleniyor kendileri) kendi için fal baktırmamış. Kendi yerine çok sevdiği biricik kızı benim için baktırmış.

Akşam aradım bir sevinçle bana geleceğimi anlattı. Ben Secret mikrit dedim ama sevgili teyzemizin anlattıkları tam top secret olmuş. Valla kimsenin kaybedip de bulamadığını ben buluyormuşum anlaşılan. Ççooookkk ççoookk güzel bir işim olacakmış. Çok çok memnun olup, çok çok paralar kazanacakmışım. Çok çok ülkeleri gezecekmişim. Annem bunun üzerine sormuş servis+ yemek var mı diye. Cevap harika eee uçakla gezecek, gelecek gecenin bi yarısı kızı sokaklarda bırakacak değiller ya, gelip özel arabası alacak hava alanından demiş. Aman Allah’ım annem anlattı ben şiştim. Annem anlattı ben şiştim aman dikkat dokunmayın çok şiştim her an patlayabilirim. Ama bana fallar da hep önünde çok bayrak olan geniş girişli bi yerde çalışacaksın diyolardı. Bu teyzemiz de aynı şeyleri söylemiş. Ben secret yaparken kasım da olsun kasımda olsun diyorum. Annem sormuş ne zaman olacak. Teyzem bayramdan sonra demiş, annem hesaplamış bayram sonrası aralık oluyor. Sen çağır erken gelsin dedi. Sanki komşunun oğlunu çağrıyosun. Gerçi insanların hayatlarında olanları çağırdıklarına inanırım da sen çağır erken gelsin deyince ne biliyim komik geldi.

İnanamıyorum. Zaten kadının dedikleri çıkarsa Türk filmlerindeki gibi “nolamaz görüyorum görüyorum” diyeceğim.

Allah’ım secret ile istediklerimi verir misin derken şimdi de top secret çıktı. Hadi bana hayırlı işler : ))))
Not: Ünzile teyzeye anlattıkları için teşekkür ederim.$

Secret Yaparak İş Bulmak

İşten ayrıldığımdan beri evde sıkılmaktayım. Artık her gün bol boş vakitlerimde hem secret, hem kuantum yöntemlerine sarmış durumdayım. Süper profesyonel iş deneyimimden sonra tabi secret yaparken isteklerimi de ona göre sıralıyorum.

Öncelikle her ne kadar çalıştığım yer kadar profesyonel olamasa da (2 kişilik dev kadroyla harika profesyonellik örnekleri yaşadık.) KURUMSAL bir yerde çalışmak istiyorum. Gerçi bunu kim istemez. Bu krizde kim kaybetmiş ki sen bulasın diyeceksiniz ama valla kaybedenlerin yerine arıyorum işte.

2 kişilik dev kadromuzdan çok sıkıldığım için güzel bir EKİP çalışmasında yer almayı da dilemiyor değilim. Patron ve ben şeklinde bir şirketin avantajları kadar dezavantajlarını da deneyim ettiğim için şöyle iyi niyetli aktif bir ekipte çalışmayı isterim valla. Tabi bunu da kim istemez ki.

Patron ve ben deneyimimden anladığım kadarıyla aslında her şeyin başı YÖNETİCİ. Yönetici tabi önce kendini yetecek ki sonra bana da yetebilsin. Kendine ve işine saygı duyan bir yöneticiye hiç hayır demem valla.

Evim her ne kadar merkezi, her ne kadar müstesna bi semtte olsa da sabahları otobüse koşmak hobilerim arasında yer almıyor. Otobüsten vapura yetişmek için maraton egzersizleri yapmaksa hiç bana göre değil. O zaman dördüncü isteğimiz geliyor. SERVİS. Sabah otobüs beklerken geçen yapıkredi servisindekiler.... size sesleniyorum servisinizin kıymetini bilin.

Bugüne kadar çalıştığım bütün işler haftanın 6 günü olduğu için Pazar bana hep kutsal gün gibi gelirdi ve daha başlamadan biterdi. Son işimde Cumartesi de tatil olunca süper bir bocalama yaşadım. Pazartesi işe giderken kendimi günlerdir tatildeymiş gibi hissediyordum. Cumartesi çalışmamak harika bir şey; sıcak kumlardan serin sulara atlamak gibi ya da ne biliyim çölde su bulmak gibi bişi. O yüzden Allah’ım nolur Cumartesi günümü benden alma Yarrabim. Bir firmanın sloganı gibi İNSAN TATİL İÇİN YAŞAR.

Çok şey istemişim gibi geliyor ama asıl en önemli şeyi istemeyi unuttuk. Tabi ki bir çalışmanın ve yaşamanın en önemli nedeni unuttuk. PARA PARA. Napolyon bile demiş. O kadar önemli bir şey olamasa yüz yıllardır para kullanılmazdı. Her ne kadar kahrolsun kapitalizm desek de yaşamak için paraya ihtiyaç duymaktayız. Dolarcıklar olmasa da liracıklar hatta liralar pek çok banknot bulunduran liralara ben de dahil kimse hayır diyemez herhalde.

Evet secret dileklerimi sana yazılı olarak bildirdim artık geri dönüşlerini heyecanla bekliyorum. Benden çıktı artık gerisi sana emanet. Bana da hayırlı işler :))

2 Kasım 2009 Pazartesi

Ömür Boyu Sürecek Muhteşem Bir İlk İzlemim Bırakmanın On Üç Sırrı

Kuzenimin doğum günümde aldığı National Geographic’ in Uzay Eğitim Seti hediyesini değiştirmek için geçenlerde kitapçıya gittim. Ve yerine 3 tane güzel kitap aldım.
Bu kitaplardan biri de Kevin Hogan’ın “ İstediğiniz kişiye 8 dakikada nasıl evet dedirtirsiniz?”
Satış- pazarlama üzerine çalışmıyorum ve çalışmakta pek istemiyorum ama kitap sadece satış amaçlı değil. Çevremizdekileri de daha iyi anlayacağımızı ve daha verimli iletişim kuracağımızı belirtiyor.
Daha kitabı bitirmedim ama söylediklerini uygulama başladım. Geçen hafta misafirliğe gittim, tanıştığım insanları önceden tanımıyordum. Yolda giderken kitabı okumaya başladığım için gittiğim yerde okuduklarımı uygulama karar verdim. Herkesle çok verimli bir iletişimim oldu. Oradan ayrıldıktan sonra geri dönüşler şöyle olmuş: benim ne kadar iyi bir insan olduğumu, sanki yıllardır beni tanıyorlarmış, ahbaplarıymışım gibi olduğumu söylemişler. Bazıları yüzüme de söyledi tabi. Kitabın cep boyu 9,90 TL bence herkes almalı ve başucu kitabı olarak değerlendirmeli. Kitabı okurken bir bölüm o kadar hoşuma gitti ki kesinlikle bir kenara ve aklıma yazmalıyım dedim. Sonra da dedim ki bunu bir deftere değil de bloguma yazayım olurda biri görürse ona da faydası olur. Aşağıda yazıyorum.

43. sayfada "Ömür Boyu Sürecek Muhteşem Bir İlk İzlemim Bırakmanın On Üç Sırrı"

İster bir kişiyle ilk defa tanışıyor, ister daha önce tanıdığınız biriyle bir araya geliyor olun, ilk birkaç dakika sonuç için çok önemlidir, hatta sonucun ta kendisi olduğu bile söylenebilir. Harvard Üniversite’sinde yapılan araştırmalara göre, karşılaşmanın 30 saniyesi çok önemli. Buna katılıyorum, ama herhangi bir buluşmanın ilk dört saniyesinin en önemli bölüm olduğunda da diretiyorum.
Bunu aklınızda tutarak aşağıdaki tavsiyeleri uygularsanız, mesajınızı doğru iletme ve “evet” yanıtını alma olasılığınız artacaktır.
1. Müşterinizin nasıl giyineceğini düşünün ve ondan yaklaşın %10 daha iyi giyinin. Fazla şık ya da fazla spor giyinmeyin. Bunların her ikisi de müşteri tarafından saygısızlık olarak algılanır.
2. İnsanların en çok, karşılarındaki kişinin kendilerine benzediğini, benzer inançlara ve değer yargılarına sahip olduklarını hissettiklerinde rahat olurlar. Müşterinizin değer sistemiyle ilgili tahminler yapın ve onunla konuşurken bu değerleri övmeseniz bile aklınızda bulundurun. Böylece daha iyi bir ilk izlenim bırakma şansınız olur.
3. Müşterinizle buluştuğunuzda açılmamış bir kitap kadar saf ve temiz olmalısınız. Yani temiz kokmalısınız (bunun için kendinizi parfüm şişesine boğmanıza gerek yok), saçlarınız taranmış olmalı; üzgün olmamalısınız; iyi bir görüntüye sahip olmalısınız.
4. Konuştuğunuz kişinin sizinle iş yaparken en çok neye önem vereceğini öğrenin ve ürününüzün bunlarla ilişkisini kurmaya çalışın. “Benimle çalışırken en çok önemsediğiniz şey nedir?” sorusu bize yol gösterecektir.
5. Müşterinize, iyi hizmet alıp almadığını hangi ölçütlerle değerlendirdiğini sorun. Eğer hızlı hizmetin önemli olduğunu söylerse, bu kez “ Hızlı hizmetin ne olduğuna nasıl karar veriyorsunuz?” diye sorun.
6. Müşterinize, en iyi ve en hızlı hizmeti verirseniz, sizinle çalışıp çalışmayacağını sorun. Eğer olumsuz yanıt alırsanız, hizmette asıl değer verdiği şeyin ne olduğunu sorun.
7. Müşterinizin, ürününüze ne için ihtiyaç duyduğunu bildiğinize emin olun. İhtiyaçlar ve değerler genellikle birbirinde farklıdır ve önemli olan ürününüzün müşteri için ne yapabileceği değil, yeterliliği sağlaması için ne yapması gerektiğini bilmektir. “Ürünümüzün mutlaka yapması gereken bir şey seçecek olsaydınız, bu ne olurdu?” sorusu size yardımcı olabilir.
8. Müşterinizin konuşma hızını ve düzenini(genellikle birbiriyle benzerdir) iyi takip edin ve buna ayak uydurun. Eğer müşteriniz yavaş konuşan biriyse, bilgileri değerlendirmesine fırsat vermeyecek kadar hızlı konuşup dikkatini dağıtmayın. Eğer müşteri hızlı konuşan ve düşünen biriyse, yavaş konuşarak onu sıkmaktan kaçının.
9. Eğer müşterinizle buluşmak için herhangi bir nedenden dolayı heyecanlıysanız, büyük ihtimalle müşteriniz de öyledir. Beynin iletme sisteminden faydalanın ve el sıkışırken, otururken ve konuşurken müşteriyi sağınızda tutmaya çalışın. Bu, her ikinizin de sol beyni daha faal biçimde kullanmanıza, bu yolla rahatlamanıza ve daha analitik olmanıza yardımcı olacaktır.
10. İster kadın, ister erkek olun eğer bir kadınla buluşuyorsanız, göz seviyenizin onunkinin altında olmasına özen gösterin. Araştırmalar, tüm kadınların, göz seviyeleri etrafındakilerden yukarıda olduğunda kendilerini daha rahat ve daha az tehdit altında hissettiklerini gösteriyor.
11. Müşteriniz bir nedenden dolayı duygulanır ya da kızarsa, kendi tepkinizin onlarınkinden yüksek olmasına izin vermeyin. Tepkilerini paylaşın, ama ölçülü olun. “Belediye 5 milyar vergi mi alıyor? Bu da nereden çıktı” gibi bir cümle kıvamındadır.
12. Müşterinizin iş terminolojisini bilin, en azından kulak aşinalığınızın olmasına özen gösterin. Araştırmalar, müşteri ile aynı terimleri kullananların “içerden biri” izlenimi bıraktığını ve onlara “evet” denme olasılığının arttığını gösteriyor.
13. Müşterinize, onun ilgi alanlarına, girişimlerine ve işlerine samimi bir ilgi ile yaklaşın ve etkilendiğinizi belli edin. Çalıştığınız kişi ile aranızda öznel bir bağ yaratmak için, samimi ve şefkatli bir ilgi kadar etkileyici bir ş€ey yoktur.